26.03.2010

Marketing is Everything

26.03.2010 0


Endüstri Mühendisliği'nden İşletme Fakültesine geçerek hayatımın belkide en doğru kararını verdiğimi düşünüyorum. Mühendislik azabını (eğitim değil, direk azap. Uğuruna hobilerinden, sosyal hayatından, enerjinden büyük bir oranda feragat etmeni gerektiren bir azap) tattıktan sonra İşletme bana o kadar kolay ve zevkli geldi ki... İçindeki kafa dengim insanlar da cabasıydı...

İlk iki senesi geçti ve bize bir uzmanlık alanı seçmemizi söylediler. İşletme'nin çeşitli dallarından biri üzerine yoğunlaşıp, kariyerimizi uzmanlık alanımız üzerine şekillendirebilmemiz için. Bölümdeki insanların büyük bir kısmı "finans" üzerine yoğunlaşmayı tercih etti. Ben ve benim gibi bir avuç insan ise pazarlama yani "Marketing" i seçtik. Pazarlama'nın yanlızca işletme alanında değil, hayat içinde elzem bir beceri olduğunu düşünüyorum çünkü. Dünya'nın en iyi ürününe sahip olsanız bile satamadıktan sonra ne anlamı var ki? Ya da hayatınızda, bir firmaya işe başvurduğunuzda esasında yaptığınız eylem kendinizi firmaya pazarlamak değil mi? Ve ya hoşlandığınız bir insanın hayatınıza girmesini sağlamak adına bir nevi kendi pazarlamanızı yapmıyor musunuz? Bütün bu eğitimler, iş tecrübeleri, çevreniz, CV'nizin doluluğu, dış görünüşünüze gösterdiğiniz özen v.s. aslında birer pazarlama stratejisi değil de nedir?

Artık yüzdük yüzdük ve işin sonuna geldik... Mezun oluyoruz... İşletme'nin son iki senesini de pazarlama konusunda uzmanlaşarak geçirdik... Şu son iki sene içerisinde aldığımız derslerden sonra İşletmeye bakış açım büyük ölçüde değişmişti... İşletme'nin hala kolay olduğunu düşünüyorum, ama ilk seneler düşündüğüm gibi zevkli gelmiyordu artık. Çünkü pazarlama adına verilen dersler o kadar mükerrer ki... "Pazarlama'ya Giriş" dersinde neler görüldüyse, devamında alınan ve içinde pazarlama kelimesi geçen her derste aynı şeyler tekrar edildi. Burada aynı şeyler terimi sakın ola ki benzer şeyler terimi ile karıştırılmasın. Bildiğiniz aynı şeyleri gördük. Aynı vaka çalışmalarını defalarca yaptık, aynı konu üstüne defalarca ders dinledik. Bu da doğal olarak insanın okuduğu bölümden soğumasına sebep oluyor.

Eğitime başlanan ilk senelerde söylenen "İşletme amma zevkliymiş ya" söylemlerinin yerini "İşletme'de hiç birşey öğretilmiyor" , "İşletme 2 sene de bitecek bir bölümmüş" , "MBA olarak okunsa yeterliymiş" ya da "babam benimle derslere girse beni okuldan alır " gibi laflara bıraktı... Yanlız bu lafları herkes etmiyor, sadece pazarlama seçenler ediyor. Finansçılar da böyle bir şikayet yok, onların muhasebe, istatistik vs. gibi çeşitli dersleri var ezberlemeleri gereken...

Peki biz niye böyle olduk? Pazarlama biliminin kıtlığı yüzünden mi? Okulun vasıfsızlığından mı kaynaklanıyor? Eski dekanımızın planladığı "major" sistemini, yerine geçen varislerinin ellerine yüzlerine bulaştırması yüzünden mi böyle hissediyoruz? Bunun gibi pek çok sebep ürettik bugüne kadar kafamızdan. Pazarlama konusundaki bıkkınlığımızın nedenini araştırdık. Ama bunu yaparken hiç bir zaman işin kişisel boyutuna inmedik. Ya pazarlama konusunda hiç bir problem yoksa?

Bu güne kadar bu konu üzerine cidden çok kafa yordum. Bunu yakın çevremdeki herkeste bilir. Geçenlerde ise konuya bakış açımı değiştirdim ve bambaşka bir düşünce yapısına büründüm. Ya gördüğümüz eğitimde bir sorun yoksa? Acaba Marketing bilimini çözdüğümüz için son senemiz bize sıkıcı geliyor olabilir mi?

Öncelikle Marketing ile Finans uzmanlıkları arasındaki farkları açıklığa kavuşturalım. Her ikisi de işletme eğitimi altında veriliyor olsa da aslında tamamen zıt kafa yapıları gerektiren konular.

Finans sayısal bir bilim dalı. Elde olan verilerin çeşitli matematiksel ve istatistiksel işlemlere sokularak sonuç çıkarmaya dayalı. Katı kuralları olan bir bilim dalı. Hangi durumda ne yapacağınız kitaplarda kalın kalın yazılı. Bir muhasebe kaydı tutarken ya da istatistiki bir tahmin tablosu hazırlarken beyninizin sağ tarafını dinlemezsiniz. Daha doğrusu dinleyemezsiniz, işin içine yaratıcılığınızı katarsanız yanlış bir iş çıkarmış olursunuz. Ne yapacağınız ve nasıl yapacağınız belli olan bir iş ne kadar vasıf gerektirebilir ki? 4 senede averaj bir insana çok rahat öğretilebiliyorsa 8 senede de çok rahat bir maymuna öğretilebilir yani. Çünkü işin içinde "yaratıcılık" yok.

Bu yüzden finans dalı bana mavi yaka işçi olmayı çağrıştırıyor. Yaptığınız iş ha tencere fabrikasında yürüyen bantta önünüze gelen tencereye kulp takmaktan ibaret olsa, ha önünüze verilen sayılardan anlamlı raporlar çıkarmak olsa. Ben arada bir fark göremiyorum...

Gelelim Marketing'e. Pazarlama ise sosyal bir bilim. O günün sosyolojik, ekonomik ve kültürel Dünya düzenine göre değişip, şekil alan bir dal. Değişmez kanunlara dayalı değil, fikir birliğine ve yüksek istatistiki yüzdelere dayalı. Bugün işe yarayan dinamikler geçmişte işe yaramazdı ya da gelecekte işlevsiz kalabilir. Bugün tutmayacak bir pazarlama tekniği ilerde acayip sükse de yapabilir. O yüzden pazarlama konusunda çalışacak insanların iyi birer gözlemci olması gerekir. Çevresinde olup bitenin farkında olmalı, gündemi takip etmeli, sürekli değişen dünyaya kendini adapte edebilmeli. Yapacağı işin katı kuralları olmadığı için özgür düşünebilmeli. Ve düşündüklerini hayata geçirirken kıyaslama yapabileceği bir kaynak olmayacağından risk almaktan kaçınmamalı. Bütün bunları yaparkende yaratıcı olabilmeli, sanatsal bir kafa isteyen bir bilim dalı yani.

Bu özelliklere sahip olmak her insana cazip gelmeyebilir tabi. Hele ki Finans seçip severek okuyanlara hiç cazip gelmeyecektir; hesapsız risk almak onların kitabına çok ters bir kavram. Ancak unutulmaması gereken bir şey var: Büyük risk almadan büyük kazanamazsın. Bugün Fortune 100'e giren zenginlerin hemen hepsi, rasyonel düşünen insanların hayatta almayacağı riskleri göze aldığı için o listede. Üniversiteyi büyük idealleri olan bir insan olarak bitiriyorsanız risk alma yetisine kesinlikle sahip olmalısınız.

Bu gibi düşüncelerimi genellikle kendime saklarım ancak bu yazıyı okulda benim gibi düşünen insanlara moral olması için kaleme almaya karar verdim. Marketing seçenler! Kendinize bu kadar yüklenmeyin. Seçtiğiniz uzmanlık alanı son derece geçerli ve ilerde yaşam kalitenizi büyük ölçüde arttıracak donanımlara sahip. Diğer uzmanlık alanını seçen insanların daha çok şey öğrendiğini (ezberlediğini) düşünüp kendinize haksızlık etmeyin. Çünkü onların seçtiği hayat ve ona erişmeleri için yapmaları gereken şeyler sizinkinden çok daha farklı... Hangisi daha iyi tamamen göreceli bir konu, ancak ben şahsen kesinlikle bir bankada ya da audit şirketinde ömrümün sonuna kadar aynı şeyi yapamam. O yüzden tekrar yazının başındaki düşünceme dönmüş bulunuyorum: İşletme çok kolay ve zevkli...

 
Marvelous Thoughts ◄Design by Pocket, BlogBulk Blogger Templates